Çiftlik – Yer Seçme Hikayesi

Bu yazı için yaklaşık okuma süresi: 5 dakika

2021 yılının Ekim ayında İstanbul’dan Bayramiç’e bir bilinmeze doğru göç ettiğimizde hangi köye yerleşmemiz gerektiği konusunda tam anlamıyla hiçbir fikrimiz yoktu. Ne köylerin adını ne de yerlerini biliyorduk.

Yeşil Derman Çiftlik arazisini satın almadan bir gün önce. Kutluoba – Şubat 2022

Gayemiz, kasaba merkezinde kiralık bir ev tuttuktan sonra çevredeki köylerin her birini gezerek, doğasını ve insanlarını tanıyarak birinde karar kılmaktı.

Bu süre zarfında çoğu Bayramiçlinin bile gitmediği dağları, tepeleri ve terk edilmiş köyleri dolaştık. Çok çeşitli insanlarla tanıştık. Hem doğa hem insanlar hakkındaki beklentilerimizi nasıl törpilememiz gerektiğini acı da olsa öğrendik.

Yeşil Derman Çiftlik için yer seçerken üç temel mesele vardı. Bunlardan birincisi su kaynaklarıydı. Bayramiç’e taşındıktan sonra gördük ki, su olan yerde “getirisi yüksek olan” meyve ağaçları oluyordu. Ve meyve ağacının olduğu yerde de inanılmaz şekilde zirai zehir uygulaması yapılıyordu. Bu nedenle su kaynaklarına (dere, gölet veya sulama kanalı kenarı) yerleri tercih listemizden çıkarmak zorunda kaldık.

İkinci mesele, genç bir aile olduğumuzdan çocuklarımızın eğitimi yani okul konusuydu. Tüm köy okullarının kapatılıp taşımalı eğitime geçilerek binalarının da çürümeye terk edildiğini gördükten sonra kasabadan fazla uzaklaşmanın mümkün olmadığını anladık. Sonuç olarak kasabadan uzak orman içerisinde beğendiğimiz hoş köyleri de tercih listemizden çıkarmak zorunda kaldık.

Üçüncü ve belki en önemli mesele ise insan faktörüydü. Aralarında sadece 3-4 km mesafe olan köylerde bile insan profilinin inanılmaz değiştiğini gördük. Dahası her köyün kendine has özellikleri olduğunu ve insanlarının hâl ve hareketlerinin köylerine göre çok değiştiğini acı tatlı tecrübeler yaşayarak öğrendik.

Burada ufak bir parantez açarak belirtelim ki, İnsan faktörünü en çok etkileyen bir başka konu ise Bayramiç’e dışardan gelen herkesi kapsayan “İstanbullu” kavramı. Bu kavramın iki yönü var. İlki, Bayramiçli Yerlilerin gözünde “İstanbullu” denilen bir sınıfın oluşmuş olması ve bu sınıfa özel muamele yapılması. Diğeri ise “İstanbullu” denilen Bayramiç’e dışarıdan gelen insanların gerçekten köy ortamında her hal ve hareketleriyle göze batması.

Yeşil Derman Çiftlik’te bir yılın ardından. Kutluoba – Şubat 2023

Tüm bu hususları göz önüne alarak ilan sitesindeki seçeneklerimizi elimizden geldiğince daralttık. Bu durumda da gözümüze çarpan şu oldu; kasabadan, köyden, resmi yol ve su kaynaklarından uzaklşatıkça fiyat düşer; tam tersi olarak da kasabaya, köye, resmi yola ve su kaynaklarına yaklaştığınız miktarda fiyatlar artar. Yine ek olarak belirtelim ki, alan büyüdükçe m2 fiyatı düşer.

Konumuza dönecek olursak, yer değerlendirmelerimizde yerel halkın birbiri hakkındaki yorumlarından da çok faydalandığımızı belirtmeden geçmeyelim. Yani doğrudan ilan siteleri üzerinden kenara çekilerek, bulunduğunuz yerin insanları ile temas kurmadan “doğru” tercih yapmanın mümkün olmadığını da yaşayarak öğrendik.

Burada arsa – arazi için tavsiye eden dostlara bir kaç ipucu verelim; Biz kendi adımıza yer seçerken anladık ki, en önemli üzerinde durulması gereken konu, emlakçılar. Uzun vadeli bir planın parçası olarak bir arsa – arazi satın almak istiyorsanız, en kısa vadeli planlarla çalışan emlakçılardan kesinlikle uzak durmalısınız. Elbette “tüm avukatlar yalancıdır” diyenlerin lafını nasıl biz üstümüze almıyorsak, işini doğru yapan emlakçı dostlarımızın da bu sözümüzden alınmasına gerek yok. Malesef, bizim emlakçılarla yaşadığımız tecrübeler hep sıkıntılı oldu. Bu nedenle köy köy gezinerek yerel halkla iletişim kurmak önem arz ediyor. Ancak burada da emlakçıdan daha emlakçı olmuş sözde uyanık köylüler araç plakanıza göre yer satmaya kalkışabilir o konu ayrı.

Bir başka husus ise alacak olduğunuz yerleri mutlaka kendiniz inceleyin. Yerel halk veya emlakçının laflarını dikkate alın ama onlara bağlı kalmayın. Örneğin bizim kendi adımıza orman kenarı olduğu için aldığımız yerler için köylüler, “üstüne para verseler almam, domuz yatağı orası” yorumunu yapmıştı. Gerçekten ektiğimiz buğdayı dörtte birini domuzlar yok etti. Bir başka aldığımız yere ise köylüler, “orada ot bile bitmez, hiçbir şey olmaz orada” dediği yerden ise en iyi lavanta ürünlerimizi elde ettik. Yani elbette başkalarının yorumlarını alın ama onlara bağlı kalmayın.

Köylülerin “Domuz yatağı” dediği Yeşil Derman Orman Bahçesi. Ocak 2022 – Kutluoba

Bir de aramızda kalsın; köylüler İstanbulluların köylerinden yer almasını hiç sevmiyorlar. Kendi aralarında dışarıdan gelenlere yer satan köylülerine de kızıyorlar. İstanbulluların köye katkı vermeden bencilce yaptıklarını gördükleri için belki korkularında haklılar da. Her konuda olduğu gibi bu konuda da iki tarafı dinlemeden hüküm vermemek lazım.

Sonuçta aradan geçen aylar ve tüm bu değerlendirmelerimizle birlikte Bayramiç’e bağlı yaklaşık 75 köy arasından tercihlerimizi 3-4 köy ile sınırladık. Ancak bu köylerde de o günün şartlarına göre uygun fiyatlı yer bulamadık. Bulduğumuz ve alıcı olduğumuz yerler için de “kaporayı iade edip” fiyat arttıracak “kaymaklı istanbullu aşıklarını” gördükçe umudumuz bir hayli kırıldı.

Sonunda iş “vazgeçme” haddine geldiği noktada gözümüzü kararttık ve “Avukatlar haram yer, avukatın parasından hayır gelmez.” diyerek ekstra para isteyen satıcıyı araya sevdiği tanıdıklarını sokarak ikna etmesini başardık. Sonuçta Kutluoba Köyünde Çiftlik yeri olarak bir yer aldık ama boğazımızda koca bir düğümle.

Ekim 2021 tarihinden Şubat 2022 tarihine kadar geçen dört aylık baş döndüren araştırma süreci böylece sonlanmış oldu.

Son Düzenleme: 22.01.2024 – 1.1

Tarhana

Sabahın ilk ışıklarıyla bir bardak tarhana tüm evi sevgi kokutuyor. YD Mutfak / İstanbul

Bulutlar geçiyor köyün üzerinden. Herkes gün doğmadan evvel uyanıyor. Güneş doğduğunda bütün işler çoktan yarılanmış, hayvan dostlarla ilgilenilmiş ve sobada ısınmış oluyor ekmekler. Evin etrafı da süpürülmüş, çalı süpürgesi değmedik yer kalmamış.

Sobanın üzerinde tarhana çorbası pişmiş, bir taşım kaynamış çoktan da dumanı tütüyor. Yer sofrasının ortasındaki tek tastan içiliyor. Ev ahalisi en az sofranın üstü kadar muhabbetle iç içe oturuyor.

Güneş battığında bütün işler bitmiş oluyor. Yine aynı tas yine aynı tarhana çorbası geliyor önlerine. Belki yokluktan ama başka şeye gerek var mı gülümsüyor hepsi işte. Şükrediyorlar. Akşamın soğuğu dışarda kalıyor. İçleri ısınıyor tüm ferdlerin çorbadan mıdır yeni yakılmış sobadan mıdır bilinmez.

Hayal gibi geldi değil mi? O zamanlarda da türlü türlü dertler vardı muhtemelen. Ama muhabbet de ümit de boldu kalplerde. Az olan çoktu. Market yoktu, makarna yoktu ama çok “tarhana” vardı.

Her evde pişer, her “anne” bilirdi. Her ninenin yaptığı daha başka daha bir güzel olurdu sanki.

Tarhana “yuva” demekti. Samimiyet, masumiyet ve şefkat kokan tarhana aslında kendisi gibi olan çocukluğumuza da açılan pencereydi.

Ninemizin zaman öpücüğü konmuş benekli ve kırışmış elleriyle yaptığı, yaparken bol bol dua kattığı doğal aşıydı tarhana çorbası.

Eskiye; saf ve sade olana ama en çok da samimi olana ait ne varsa içindekiler kısmı da bunlardan ibaretti.

Evlere güneş girmez, mutfak ocakları tütmez olduğundan beri artık “anane” tarhanası pişmiyor. Dip dibe oturanların torunları artık aynı anda sofraya bile oturamadığından güneş battığında, hava kadar evler de biraz soğuyor sanki. Belki de bu yüzden, o son soba evden çıktığından beri hiç bir ev eskisi kadar ısınmıyor artık.

Hepimiz bu kadar ümitsizken ve dünya kaos içindeyken kalkıp bir tarhana çorbası pişirelim. Önce ocağımızda sonra gönlümüzde. Ninemizin deyimiyle kendimize de çok kahır vermeyelim.

Şehirde de olsa her yuva kendi içinde bir köy demek. Bizlere düşen tarhanayı sofradan eksik etmemek.

Bu coğrafyanın evlatlarının, ömürlerinin “altın saatlerinde” paylaşılan kahve fotoğraflarına değil, tarhana yapmaya, tarhana pişirmeye, tarhana içmeye ihtiyacı var.

Bir nesli tarhanasız atlarsak tarhana da biter. Tarhana bittiğinde yuva, emek ve sevgi de hazır çorbalara döner.

Daha neler yazılır, tarhanadan ne şiirler, romanlar çıkar şimdilik burada bitirelim.

Tarhana kadar iç ısıtan günlere kavuşmak temennisi ile.
Mutfaktan sevgiler.